A
Admin
Yönetici
Yönetici
Ülkemizdeki ekonomik istikrarsızlığın yaratmış olduğu zorluklar, yüksek enflasyon ve artan yaşam maliyeti, insanları adeta dayanma sınırlarına getirmiş durumda. Gelir dağılımındaki eşitsizlik, sadece bireylerin psikolojik durumlarını olumsuz etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda manevi değerlerin de aşınmasına sebep oluyor. Ahlaki ve manevi değerlerden yoksun bir toplumun, kendisine ya da insanlığa anlamlı bir katkı sunamayacağına katılmamak elde değil. Süreklilik arz eden ve kısa vadede çözümü mümkün görünmeyen siyasi ve ekonomik karışıklıklar, toplumun çöküşüne ivme kazandırıyor. Toplumumuzda meydana gelen bu bozulmaları gözlemlemek derin bir üzüntü kaynağı. İnsanlar arasındaki saygı azalırken agresif davranışlar artıyor. Bu dönemde cehaletin yaygınlaşması ve bundan gurur duyan bireylerin sayısının artması dikkat çekiyor. 21. yüzyıl gibi bilgiye erişimin son derece kolay olduğu bir çağda, diplomalı cehaletin bu denli yaygın hale gelmesi inanılmaz. Fanatizm ile saldırganlık, bir toplumu çökertmeye fazlasıyla yeter. Toplum olarak giderek mutsuzlaşmaktayız; sokaklarda herkes gergin, trafikte sinirler oldukça gergin, marketlerde ise suratlar asık. Genç bireyler kendilerini yaşlı hissetmekte; otobüslerde, iş yerlerinde ya da parklarda haksızlık ve ekonomi konuşulmakta. Gençler bile siyaseti yakından takip eder hale gelmiş durumda; süreç içerisinde siyaset çöktü, adalet siyasal bir hale büründü, ekonomi kökten sarsıldı ve eğitim sistemi altüst oldu. Sosyoloji ve psikoloji alanlarında ciddi bir çöküş yaşamaktayız; geçim sıkıntıları nedeniyle bireylerin psikolojisi büyük ölçüde bozuldu, intihar vakaları çoğaldı. Toplum olarak delirmeye ramak kaldı. Her aileden neredeyse biri psikoloğa gider oldu. Gitmiyorsa parası olmadığı içindir. Kültürel bağnazlık tavan yaptı ve inançlar ile değerlerde önemli bir düşüş meydana geldi. Artık içinde bulunduğumuz durumu "neden bu haldeyiz" diye sorgulamanın dahi anlamı kalmadı; maneviyat, ahlak ve merhamet ise önemli ölçüde yitirildi. Ne yazık ki belirtmek gerekirse artık sokakların, ekonominin ve ruh sağlığının güvenliği kalmadı. Aile kurumları, dostluklar, sevgi ve saygı bile güvende değil; iyilik adına hiçbir şey kalmadığı gibi her şey daha da kötüye gidiyor. Ülkenin psikolojik durumu hiç bu kadar kötü olmamıştı; korku, kaos ve gerilim günlük hayatın bir parçası haline geldi. Toplumsal çöküş öyle bir noktaya ulaştı ki sosyal medyada dolaşan videolar bile sağlıklı insanların ruh sağlığını sarsabilecek durumda. Cinayetler, çeşitli suçlar, kadınlara yönelik şiddet olayları ve skandallar sürekli gündemde yer alıyor. En muhafazakâr bölgelerimiz dahi uyuşturucu ve kadın ticareti ile anılır oldu. En üzücü olan, ülke adeta bir yangın yerine dönmüşken, halkın çektiği zorluklara rağmen bizi yöneten yetkililer adeta bu sorunlar yokmuş gibi bir tavır takınmakta ve gerekli önlemleri almamakta ısrar ediyor. Toplum ise zaman zaman sorunlara dikkat çekmek için sokaklara inerek tepkisini göstermekte. Bu sorunların köklü çözümünü sağlamak hükümetin sorumluluğunda olmasına rağmen, mevcut iktidar gergin bir politika ile sorunları derinleştiriyor. Korkarım ki bu süreç böyle devam ederse sosyal bir patlamanın eşiğine gelinebilir. Sonuç olarak, yıllarımızı çaldılar, geleceğimizi karartılar, İnsani değerlerimiz kayboldu; hukuk sistemimiz askıya alındı. Ülkenin tüm değerleri tükenmiş durumda, ekonomi harabeye döndü, para değersiz hale geldi. Geçim sıkıntısı üst seviyede ve bu durum nedeniyle ahlaki değerlerimiz ile psikolojimiz ciddi şekilde zarar gördü. En acısı da insanlık denen o büyük değer ne yazık ki kayboldu.