AÇLIK, YOKSULLUK VE ŞİDDET KADERİMİZ OLMAMALI...

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Bugün sizlere şiddet konusuna yine değineceğim. İki yıl önce Son Mühür gazetemizde “Kadına yönelik şiddetin önlenmesi” amacıyla özellikle ülkemizde kabul edilen sürece ve dönen çirkin girişimleri aktarmıştım. Bu konuda bağlayıcı nitelik taşıyan ilk uluslararası sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olduğunu, hatta İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacılarından olmakla övünen “İktidarın”, 1 Temmuz 2021’de ülkemizdeki ‘Tarikat ve Cemaatler’in talepleri doğrultusunda İstanbul Sözleşmesi’ni derdest ettiğini ve çekildiğini dile getirmiştim.. Bunun hemen arkasından ne mi oldu? Bu karara karşı düzenledikleri eylemlerle itirazlarını yükselten kadın örgütlerinin güvencesi İstanbul Sözleşmesi’nden sonra yürürlüğe giren “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi’ne dair “6284” Sayılı Kanun oldu. Bu kanun İstanbul Sözleşmesi’nin şiddet failini önleyen, şiddete maruz kalan kadın ve çocukları koruyup destekleyen, faillerini cezalandıran ve şiddeti izleyen bütüncül yapısıyla örtüştü. Kanun; şiddet mağduru kadın, beraberinde çocuğu da varsa, barınma, korunma, geçici maddi yardım, psikolojik sosyal ve hukuki destek gibi taleplerde bulunabiliyordu. Yine bu kanun herhangi bir medeni hal ayırımı yapmaksızın tüm kadınlara, kendilerine yönelen şiddetin uygulayıcısı kim olursa olsun, adli mekanizmalara başvurma ve tedbir talep etme hakkı tanıyor. Koruyucu tedbir kararlarının verilmesi için kadının beyanı yeterli sayılıyor, şiddete ilişkin delil veya beyan aranmıyor. Ancak bu madde ile başlayan ikinci süreç, YRP ve Hüdapar ikilisi sağcı ve İslamcı (!) kesimin “aile bütünlüğünün bozulması” kılıfına sığınılarak 30 madde içinde en çok karşı çıkılan madde oldu. Ayrıca sürekli nafakanın kaldırılması, LGBT derneklerinin kapatılması gibi maddeler içeren teklife dair her iki kanat da birbiriyle çelişen açıklamalarda bulundu. Sonuç nasıl mı gerçekleşti? Bu maddelerin kaldırılması ortak karar altına alınarak ittifak güçlendirildi. Yani önce gerici güruhun İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması ile başlayan, arkasından da 6284 sayılı kanunun iptali isteği ile devam eden sürecin akibeti 14 Mayıs sonrasına bırakıldı. Hatırlarsanız öneri olarak, 100 yıllık Cumhuriyetimizin Kurucu Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize çizdiği bu yoldan ayrılmamayı, bunun için de 14 Mayıs’ta bu yolu izleyenlere tüm gücümüzle destek vererek ikinci 100 yıla başlamak olmalı, diye çağrıda bulunmuştum. Gelin; Laik, Bağımsız, Çağdaş, Özgürlükçü, Devletçi, Sanayileşmiş, sömürü ve eşitsizliğe son veren, dünyanın en güçlü ülkesi olan yurdumuzu kendini beğenmişlerden, toplumu açlığa-yoksulluğa düşürenlerden ve mitingler ile eylemlerde eziyet ettirenlerden kurtarıp, ülkemizin kurucu lideri tek başkomutanımız Atatürk’ün çizdiği yoldan asla ayrılmayan bir Türkiye Cumhuriyeti’ni ikinci 100 yılın ikinci yılında da devam ettirelim. Gelin; 23 Nisan 1920’de kurduğu Büyük Millet Meclisi ile hanefisi, alevisi, hiristiyanı, inanı, inanmayanı, Türk’ü, Kürt’ü, Çerkezi, Boşnak’ı, Pomak’ı, Yahudisi, Ermenisi ve etnik kökeni ne olursa olsun bu topraklarda yaşamayı ilke edinenleri bir arada yaşamaya ve bağımsızlığımız için savaşarak bize bu vatanı emanet eden Atatürk’ün çizdiği yolda mücadele edenlere destek olalım. Gelin, ülkemizi açlık ve yoksulluk sınırına getirenler ile şiddet sarmalına sürükleyenlerden kurtaralım. Laik, cumhuriyetçi, demokrat, çağdaş, ‘hak-hukuk- adalet’ çizgisinden sapmayan ve inancına sahip çıkan bir toplum olma yolunda birlikte olalım. Gelin, geleceğimiz olan çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım, onları şiddet sarmalının içine çekmeyelim. Emekçilerimiz ile emeklilerimizi de açlık ve yoksulluk sınırının altına çeken ekonomik uygulamalara göz yummayalım. Aklımızı başımıza alalım, birlik ve beraberlik içinde olalım. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Sevgi ve saygıları
 
Geri
Üst