A
Admin
Yönetici
Yönetici
23 Nisan… Takvim yapraklarında sadece bir gün gibi dursa da, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin ve millet egemenliğinin resmen ilan edildiği gün. 1920 yılında açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın kendi kaderini tayin ettiği yeni bir dönemin habercisiydi. O günün anlamını bir ömür taşımamız gerekirken, zamanla üzerindeki tozları silkelemeyi unuttuğumuzu fark ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan’ı sadece meclisin açıldığı gün olarak değil, çocuklara armağan ettiği bir bayram olarak tarihe kazıdı. Çünkü Atatürk bu ülkenin yarınlarının ancak çocuklarla yükseleceğini çok iyi biliyordu… Şu anda da örneklerini çok iyi görüyoruz. Özel günler demek resmi tatil demek Açık konuşmak gerekirse… 23 Nisan artık benim için sadece resmi bir tatilden ibaret. Sadece bu gün değil bayramlar, özel günler, milli anma törenleri… Ne yazık ki hepsi tek tek anlamını yitirdi bende. Bu duygunun sadece bana ait olmadığını da biliyorum. Yetişkinliğin ve hayatın koşuşturmacası içinde kaybolan birçok insanın içinde aynı sönüklük var… Kıpır kıpır Eskiden öyle miydi? Hatırlıyorum ilkokul yıllarımda 23 Nisan gelir gelmez heyecan kaplardı içimi, gece uyuyamazdım. Her yer bayraklarla, balonlarla süslenir sabah erken kalkıp okulda gösteri için hazırlanırdık. Hala dün gibi hatırlıyorum ateş dansı yapmıştık bir gösteride. Prova yaparken müzik başladığında ayrı hareketleri çalışırken ayrı içim kıpır kıpır olurdu. Annemin o sabah saçlarımı özenle lüle lüle yapması, üzerime gösteri kostümlerimizi giydirmesi… Kendini belli etmeye başladı Ortaokul yıllarımı net hatırlayamıyorum, demek ki özel günler artık sıradanlaşmaya başlamış bile. Ama lise yılları… İşte orada işler tamamen değişti. Tören sabahı erken kalkmak başka dert müdürün saatlerce süren konuşmalarını ayakta dinlemek başka dert demekti. Tabii bizim tek derdimiz o zamanlar arkadaşlarla buluşalım, sohbet edelim ve gidip gezelim… Çoğu zaman törene bile gitmediğimi hatırlıyorum… O yıllarda anlamını yitirmişti çünkü 23 Nisan. Büyüdükçe sanki bayram ruhu içimizden silindi. Tutamıyoruz zamanı Şimdi iş hayatındayım ve resmi tatil deyip geçiyorum 23 Nisan’a. Ne sahneye çıkan çocukları izlemeye vaktim oluyor, ne bir bayrak asacak heyecanım kalıyor. Her 23 Nisan’da keşke diyorum bir günlüğüne bile olsa o günlere dönebilsem. Annemin saçlarımı yaptığı sabahlara, sahnede kalbimin çarptığı anlara… Her şeyin daha renkli en çokta ülkenin ‘yaşanabilir’ olduğu zamanlara ama biliyorum tutamıyoruz zamanı… İçimizdeki çocuk hiçbir zaman ölmesin. Tekrar görüşünceye dek hoşça kalın…