NİSAN DOLU DOLU GEÇTİ

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
‘’ Kentlilik bilinci ‘’ Ardahan Totuk ile yaptığımız Bayındır yolculuklarına 11 Nisan’da bir yenisini ekledik. İlk durağımız, babasının köylerindeki mezarı oldu. Köy enstitülü İsmail amcaya bir kez daha rahmet diledik. Bayındırlıların Ardahan Bey’i ne kadar çok sevdiğine bir kez daha tanık oldum pazaryerinde ve sokak aralarında. Ardahan Totuk, doğduğu toprağa belediye başkanı olmalıydı. Bunu bilir bunu söylerim. İnandığı dava için militanca çalışan, sorumluluklar alan, görev isteyen emekli vali yardımcısı bu arkadaşımla gurur duyuyorum doğrusu. 2023 ‘te CHP ilçe örgütünde açtığımız kütüphaneye olan raf desteğini ve kitapların okunması için gösterdiği çabaya yakından tanığım. 11 Nisan’da kütüphanede mini bir söyleşi yapmayı da ihmal etmedik tabii ki… Sadece ona değil, tanıdığım bütün Küçük Menderes Havzası insanlarına hayranım ben. Bağımsızlıkçı, özgürlükçü ve mücadeleciler! Önceki Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş’te de aynı özelliklere tanık oldum. Bayındır’dan sonra Tire’de açacağımız kütüphane için yola koyulduk. Kitaplarımızı Safiye Hanım’a teslim ederken sanki sırtımdan ağır bir yük indirmişim hissine kapıldım nedense. O gün, benim için güzel bir Cuma’ydı. 14 Nisan’da Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği’ni ziyaret ettim. Başkan Semih Girgin ile biraz kitap biraz politika konuştuk. 23 Mart 2023’te burada Tunç Soyer’in arzusu doğrultusunda 57. Kütüphanemizi açmıştık. Erdal İzgi, Ulvi Puğ, Barış Karcı, Ertuğrul Tugay, Hasan Efe, Atilla Köprülüoğlu, Esat Erçetingöz ve çok sayıda kitapsever dost ile. Her Kemeraltı’na indiğimde burayı ziyaret etmeyi ihmal etmemeye çalışıyorum. 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nde, beni kitaplarıyla besleyen Avram Ventura ile Folkart’ta kurumsal iletişim direktörü olan şair-yazar-gazeteci Ünal Ersözlü’yü ziyaret ettik. O Ünal Ersözlü ki yaşamımda önemli yeri olan bambaşka bir dostumdur/ kardeşimdir benim. Yıllar önce yaptığı bir görevlendirme nedeniyle Yeni Asır’da eleştirdiğim, ‘’ Yanlış yaptınız Bay Piriştina! ‘’ dediğim Ahmet Piriştina’yla Ege Palas’taki bir resepsiyonda karşılaştığımda beni kolumdan tutup Piriştina’nın masasına sürükleyen işgüzarların ‘’ İşte o yazıyı yazan Recai Bey’’ sözlerine ‘’ Bırakınız lütfen arkadaşlar, ne var ki yazdıysa…’’ gibi bir yanıt vererek beni savunan Ünal Ersözlü’yü o akşam kucaklayasım gelmişti. O günlerde Ünal’ın görevi neydi biliyor musunuz? Ahmet Piriştina’nın basın danışmanlığı! Başkanını eleştirmişim, o bir şey demiyor, işgüzar takımı ise Başkana dil uzattım diye kellemi almaya çalışıyor. Böyle asil bir ruha sahip Ünal Ersözlü! Çünkü onun hocası/ hocaları; Sokrates, Eflatun, Heraklit, Şirazlı Sadi, Hafız, Epikür, Pir Sultan Abdal… Yanındayken zaman ne de çabuk akıp geçmiş… Sayesinde 43. Kattan İzmir’i de seyretmiş olduk biraz. İzmir’in iki düşün insanı ile birlikte olmanın tadını bir iyice çıkarmış oldum o gün. 18 Mart’ta Çatı Bostanlı’daydım. Haftanın iki günü burada toplanan 28 Danıştay ve Yargıtay emeklisi yargıçların ve akademisyenlerin arasında… 61. Rasime Şeyhoğlu Kitaplığı’nın önündeki üç dört masa çevresinde bir araya gelen emekli yargıçlarla bir buçuk saat kadar biraz ülke sorunlarını, biraz kitapları konuştuk. Biraz da anılarla geçmişe uzandık. Yargıç Gazi Arıkan’ın sözlerinden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Antakyalı Gazi Bey’in eşinin kızlık soyadı da Şeyhoğlu’ymuş. Onunla daha bir yakınlaştık tabii ki… Yargıçların herbirini çok saygıdeğer buldum doğrusu. Her konuda hemfikir olmasam da… Bu arada şımarıklık yapıp onları Yekta Güngör Özden ile konuşturdum. Çok da mutlu oldular. Karşıyaka Belediye Başkanı, bu gruptan yararlanmalı bence. Aynı günün akşamı Hikmet Şimşek Kültür Merkezi’nde Attila İlhan’ın 100. Doğum yıldönümü nedeniyle Karşıyaka’ya gelen Banu Avar’ı dinledim. Salon dopdoluydu. Dikkatimi çeken, salondakilerin yaş ortalamasının 70’in üstünde olmasıydı. Veysel Çolak ise 65 demişti yanılmıyorsam. Sorum herkese! Niçin genç nüfus bu etkinlikte yer almadı? Gençlere neden ulaşılamadı? Salon doluydu dedim ya… Mart başında Kemal Anadol’un Çatı Bostanlı’da bir söyleşisi vardı.Topu topu 12 kişi katılmıştı. 6 kişiyi de zaten emekli tarih öğretmeni Gündüz Özsoy getirmişti. Ayıp değil midir bu? Koskoca Kemal Anadol’u konuştuğu her ortamda onlarca/ yüzlerce insan dinliyorken Çatı Bostanlı’da ise sadece 12 kişi. Bu, söyleşiyi düzenleyenlerin sorumsuzluğu gibi geliyor bana. Demek ki duyuruyu iyi yapmadılar! Hikmet Şimşek’teki dinleyicilerin çoğunun yaşlı kadınlar olması da dikkatimden kaçmadı. Öğrendim ki, her birine telefonla ulaşılmış. O gece, onca kalabalığa Attila İlhan’dan bir şiir okunmalıydı bana göre. Veysel Çolak da bu işi lâyıkınca yapardı. Geceyi organize edenler onun farkına mı varmadılar acaba? Bir başka dikkatimi çeken konu ise salonda Veysel Çolak dışında hiçbir şairin bulunmadığıydı. 22 Nisan’da ‘’ Dünden bugüne Türkiye ‘’ söyleşisinin konuşmacısı Kemal Anadol ile Bergama CHP’deydik. Karşıyaka Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Seydi Önder de bizimle birlikteydi o gün. Öncesinden de biliyorum, partililer Kemal Anadol’u çok seviyor. ‘ CHP’nin hafızası ‘ olarak bilinen Kemal Anadol’un hukukçu/ siyasetçi kimliği dışında ‘yazar ‘ kimliği de taşıyor olması, neden çok saygı gördüğünün kanıtı olsa gerek. Benim ona olan sevgim/ saygım ise yıllar öncesinden… Nizamettin Çoban, İsmail Hakkı Öztorun, Kemal Anadol üçlüsü CHP içinde bizim için ayrı bir öneme sahipti. Bilen bilir! Aslan Bergama’m, benim aslan yoldaşlarım! O gün parti binası Kemal Anadolseverlerle dopdoluydu. Tıpkı, mart başında Konak Belediyesi Kültür Merkezi Salonu’ndaki gibi…TPB’nin düzenlediği o söyleşide Kemal abi, tıpkı eski günlerindeki gibiydi. Bergama’nın, daha doğrusu Bakırçay’ın köylüsü kentlisi Kemal Anadol’a tıpkı dünkü gibi yine sahipleniyor. Bugünün milletvekilleri bunu görmeli! Haftanın üç günü dialize giren ’41 doğumlu Anadol, sağlık sorununu bir yana koyup kent ve ülke sorunlarını ihmal etmiyor. Yeni yayımlanacak romanı için üç günlüğüne Midilli’ye gidip romanının geri kalanını tamamlamaya çalışırken öte yandan Karaburun’a Şeyh Bedrettin- Börklüce Mustafa- Torlak Kemal’in heykelinin dikilmesi için proje geliştiriyor, bir yandan da Kozbeyli’deki taş binanın ‘ Anı Kitapları Kütüphanesi ‘ olması için düşler kuruyor. İzmir’e dönerken çay molası verdiğimiz Sarıdere köyünde daha bir mutluydu. ‘’ Herhangi bir dernek, sendika, oda ziyaretindense bu köyü ziyaret etmemiz beni daha mutlu etti.‘’ derken gözleri parlıyordu. 23 Nisan’da ülkemin çocukları mutluydu. Çünkü 1926 yılından bu yana ulusal egemenlik bayramı yanında bu anlamlı gün çocuk bayramı olarak kutlanıyordu. 23 Nisan’da her biri vali, kaymakam, bakan, muhtar, il milli eğitim müdürü olmanın tadını çıkarıyordu. Mavişehir Mahallesi Muhtarlığı da o gün farklı bir 23 Nisan kutlamasına imza attı. 4. sınıf öğrencisi Eliz Dora Durgut’a koltuğunu devreden Muhtar A.Çağdaş Baray, ‘’ Eğitim- öğretim yaşamınız boyunca başarılarınızın artarak devam etmesi dileklerimizle, her zaman yanınızdayız.’’ yazılı bir plaket veriyordu. CHP İlçe Başkanı, belediye başkan yardımcısı, meclis üyeleri, Mavişehirlilerin katıldığı mini törende. Ben de o günün aynı zamanda ‘ Dünya Kitap Günü ‘ olduğunu dile getirdim büyük bir heyecanla. Gönül istiyor ki keşke her muhtarlık buna benzer törenler örgütlese… Çağdaş Baray farkı! Mavişehir Mahallesi Muhtarlığı bir başka! Bu muhtarlık bizim Manisa’da açtığımız kütüphanemize ocak ayında kitap bağışında bulunmuştu. Şimdi de mayıs ayında açacağımız Tire’deki kütüphanemiz için elimizden tutuyor. Muhtarımızı ve azalarını alkışlıyorum! 24 Nisan’da Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal’ın konuğuydum. Bir yazım nedeniyle bana sitem dolu konuşmasını sesimi çıkarmadan saygıyla dinledim. Ben de ‘Hakaret‘olarak değerlendirdiği tümcemin ‘ hakaret değil, ağır eleştiri’ olduğunu söyledim Kapatılan Mehmet Atilla Kitaplığı konusunda üzüntümü dile getirdiğimde ise, verdiği yanıt çağdaş bir Karşıyakalı kadının yanıtı gibiydi: ‘’ Size ve Mehmet Atilla Bey’e bilgi vermemekle/ danışmamakla yanlış yaptık. Özür diliyorum.’’ Başkanın içtenliği beni çok etkiledi doğrusu. Ancak… Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, Kent A.Ş. istedi diye kitaplık kapatılmaz ki… Bu, olsa olsa halkımızı açlığa/ işsizliğe ve cehalete mahkum eden AKP anlayışına yakışır. Kitaplık kapatan CHP’li bir belediyeyi düşünmek bile istemiyorum ben. Umarım, günün birinde Mehmet Atilla Kitaplığı’na yine kavuşuruz. Başka ne diyebilirim ki… 3 Mart’ı, 10 Nisan’ı, 17 Nisan’ı, 5 Ekim’i, 24 Kasım’ı ve benzeri önemli günleri es geçen CHP’li belediyeleri ve bunları akıl edemeyen belediyelerin kültür müdürlerini içime sindiremiyorum bir türlü. Bağışlasınlar beni. Hele hele kentimizde yaşayan kültür-sanat insanlarını bir toplantıda bir araya getiremeyen, onlarla iletişim kuramayan, sorunlarını dinlemeyen, onlarla ortak etkinlik yapmak için çabalamayan kültür müdürlerini göresim bile gelmiyor. Burnumuzun dibindeki Çiğli’de bir iki yıl içinde olup bitenlere kulak verilse bile yeter! Bu kentte çocuk edebiyatına emek veren öyle değerli yazarlarımız var ki, onlarla niçin bir ‘ Çocuk Edebiyatı ‘ üzerine etkinlik düzenlenmez, hâlâ anlayabilmiş değilim. Yazarlık Atölyeleri için öyle nitelikli edebiyatçılarımız/ kuramcılarımız var ki, neden onlardan yararlanılmaz, anlamak zor! Ve daha neler neler! 24 Nisan’ın öğleden sonrası yine Kemal Anadol ile birlikteydik. Bu kez durağımız Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilciliğiydi. Değerli temsilci Mehmet Şakir Örs ve mali/ idari işler sorumlusu İsmail Çetinkaya’ydı ziyaret ettiğimiz dostlar. Gazeteyi alarak Cumhuriyet’e omuz veren CHP’li belediyelerin tasarruf tedbirleri gerekçesiyle desteklerini kesmesi canımızı sıkan konuların başında geliyordu. Tek maaşlı bir memur ya da emekli bir öğretmen için hergün Cumhuriyet almak aile bütçesi için belki sarsıcı olabilir ama belediyeler için günde 50 adet Cumhuriyet almak batırır mı o belediyeyi Allahaşkına! Tabii ki politika da yaptık o bir buçuk saatlik sürede ama iktidarı deviremedik tahmin edeceğiniz gibi. Antalya’nın Altın Portakal Film Festivali, Adana’nın Altın Koza Film Festivali, Kuşadası’nın Altın Güvercin Beste Yarışmasını hepimiz işitmişizdir. Unutulmaz bestelere imza atan Yusuf Nalkesen’i 1 Ocak 2003’te kaybetmiştik. 2003’ten bu yana Karşıyaka/ Soğukkuyu Mezarlığı’nda yatıyor. 583 besteye imza atmış, yaklaşık 1000 güftesi bulunan Yusuf Nalkesen, herbirimizi ‘ Veda Busesi’ ile çok etkiledi/ etkilemeye devam ediyor. Onun adına Karşıyaka’da ‘ Yusuf Nalkesen Altın Beste Yarışması’ düzenlenemez mi? Belediyemiz, bu projeyle yeni yeni bestecileri de kazanmış olmaz mı? Kemal Anadol’un düşü bu! Böyle bir proje için Karşıyakalıları düşünmeye davet ediyor. Öncelikle de belediyenin bu konuya sahiplenmesini istiyor. Kuru kuru politika yapmıyor yılların siyasetçisi Kemal Bey. Araştırıyor, okuyor, kulak veriyor, bildiklerini paylaşıyor. Manuel Tiago’nun bir romanında okumuştum şu unutamadığım sözü: ‘’ Kavgayı sevecek kadar genç ve ölümden korkmayacak kadar yaşlıyım.’’ Kemal Anadol’a yaşının kaç olduğunu soracak olursanız herhalde size böyle bir yanıt verecektir. Ona kulak vermekte yarar var. Son tümce: Ben bir kentliyim. Kent kültürüyle yoğrulmuşum. Kitap okumak, yazmak kadar kentin sorunlarıyla ilgilenmek, etkinlikleri izlemek ve yaşamın içinde yer almak gibi sorumluluklarımız var. Yurttaşlık bunu gerektiriyor.
 
Geri
Üst